Chapter 11: Bölüm 11: Lanetlerin Gerçek Kaynağı
Heykelin gözlerindeki ışık odanın her yanına yayılırken, Fujimaru ve Fushi donup kaldı. Etraflarında tuhaf bir baskı hissi oluşmuştu. Bu, yalnızca bir varlığın sözleriyle değil, tapınağın kendisinin de onlara bir şeyler anlatmaya çalıştığı bir andı.
Fujimaru istemsizce yumruklarını sıktı. Derin bir nefes alırken omuzları hafifçe kasıldı. Fushi ise geriye doğru küçük bir adım attı, sanki bilinçsizce uzaklaşmaya çalışıyordu. Heykelin sesi bir kez daha yankılandı.
"Hazırsanız, size bu dünyanın en büyük sırlarından birini açıklayacağım," dedi heykel, sesi sanki taşın içinden yankılanıyordu.
Fujimaru gözlerini kısarak öne doğru eğildi. "Evet, hazırız."
Fushi ise hâlâ temkinliydi, dudaklarını hafifçe ısırdı ve ellerini sıkarak göğsüne doğru çekti. "Ama önce… neden bize yardım ediyorsun? Eğer bu kadar büyük bir sır saklıyorsan, neden şimdi açıklıyorsun?"
Heykel bir an sessiz kaldı, sonra sanki hafifçe iç çekti. "Çünkü dünya döngüsünün sonuna yaklaşıyoruz. Ve siz, bu döngüyü değiştirebilecek son kişilersiniz."
Fujimaru ve Fushi göz göze geldi. İkisinin de yüzüne belirsizlik hakimdi. Fujimaru'nun kaşları çatıldı, Fushi'nin nefesi hızlandı. Bu duydukları şey, onların tüm yolculuklarını değiştirebilirdi.
Kadim Düzen ve Lanetlerin Kökeni
Duvarlardaki semboller bir anda parlamaya başladı. Fujimaru gözlerini kısarak refleksle bir adım geri çekildi, Fushi ise şaşkınlıkla olduğu yerde kaldı. Heykel konuşurken, zihninde imgeler belirdi. Yüzlerce yıl önce, dönen yapının en alt katmanında büyük bir güç mühürlenmişti. İnsanlar, bu gücü kullanarak kendi evrimlerini hızlandırmak, ölümsüzlük kazanmak ve tanrılara yaklaşmak istemişlerdi.
Ancak bu güç, yalnızca bir bedel karşılığında veriliyordu. İnsanlar onunla anlaşmalar yaptıkça, kendi varlıklarından bir parça feda etmeye başlamışlardı. Zamanla bu, bir lanete dönüştü. Kendi bedenlerini, zihinlerini veya ruhlarını kaybedenler, bu gücün etkisi altında kalıp sonsuza dek yozlaşmış yaratıklara dönüşmeye başladı.
Fujimaru, yumruklarını sıkarken çenesini sertçe sıktı. "Yani… lanetler, bu mühürlü güçten mi geliyor?"
Heykel başını hafifçe salladı. "Lanetler, yalnızca bedel ödeyenlere değil, onların soylarına da bulaştı. Siz, o ilk günahın devam eden yankılarısınız."
Fushi'nin gözleri büyüdü. Elleri yavaşça yanına düştü, parmakları titriyordu. "Demek bu yüzden… bu yüzden ben doğduğumda lanetliydim."
Heykel devam etti. "Ancak bu döngü, her zaman böyle gitmek zorunda değil. Eğer dönen yapının merkezine ulaşabilirseniz… bu lanetleri sona erdirmenin bir yolu olabilir."
Fujimaru derin bir nefes aldı, omuzları gevşedi ama yüzündeki sertlik değişmedi. Artık, önlerinde çok daha büyük bir yol vardı.
Seçim Anı: Güç mü, Özgürlük mü?
Tapınağın tam ortasında büyük bir taş levha açıldı. Fujimaru'nun gözleri büyüdü, Fushi'nin ise nefesi kesildi. İçinde ışık saçan iki farklı küre belirdi. Heykel yavaşça konuştu:
"Önünüzde iki yol var. Birincisi, bu gücü kabul etmek ve kendi lanetlerinizi kontrol altına alarak daha da güçlenmek. İkincisi ise, bu laneti tamamen ortadan kaldıracak bilgiyi almak, ancak bunun bedelini göze almak."
Fujimaru ve Fushi birbirlerine baktılar. Eğer bu güç gerçekten lanetlerini kontrol etmelerini sağlıyorsa, hayatta kalma şanslarını büyük ölçüde artırabilirdi. Ancak öte yandan, eğer lanetleri ortadan kaldıracak bir yol varsa, bu onların ve gelecekte bu kaderi paylaşacak herkesin kurtuluşu olabilirdi.
Fujimaru, heykelin gözlerine baktı. Parmakları farkında olmadan kenetlenmişti. "Eğer lanetleri kaldıracak yolu seçersek, bedeli ne olur?"
Heykel bir an duraksadı. "Bu bilgiye sahip olmanız demek, artık evrenin dengesini değiştirebilecek güce sahip olmanız demektir. Ve böyle bir şey, sizi düşman haline getirebilir."
Fushi ellerini yumruk yaptı, tırnakları avuçlarına hafifçe battı. "Ben… ben artık bu lanetle yaşamak istemiyorum. Ama diğerlerine de yardım etmek istiyorum."
Fujimaru derin bir nefes aldı ve kararlılıkla konuştu. "O halde biz, bu laneti kaldıracak yolu seçiyoruz."
Bir anda tapınağın içi titreşmeye başladı ve kürelerden biri yavaşça yükselerek onlara doğru geldi. Fushi hızla geriye çekildi ama Fujimaru, dizlerini hafifçe kırarak yere sağlam basarak küreyi yakaladı. İçinde garip, kadim yazıtlarla dolu bir parşömen vardı.
Heykelin sesi bir kez daha yankılandı. "Bu bilgi artık size ait. Ama unutmayın… bundan sonra yalnız değilsiniz. Onlar da artık sizi biliyorlar."
Fujimaru parşömeni alıp göğsüne bastırdı. Omuzları bir an rahatladı ama gözlerindeki kararlılık hiç değişmedi. "Ne olursa olsun, bu yolu tamamlayacağız."
Fushi başını salladı, yüzünde hem korku hem de bir tür rahatlama vardı. "Evet… ne olursa olsun."
Yeni Amaç: Lanetin Ortadan Kaldırılması
Heykelin söylediklerinden sonra, Fujimaru ve Fushi'nin yolculukları artık tamamen değişmişti. Artık sadece hayatta kalmak için değil, bu laneti yok etmek için ilerlemek zorundaydılar. Dönen yapının her katmanında bu sırra dair yeni ipuçları bulabilirlerdi. Ancak aynı zamanda, bu bilgiyi ellerinde tutmamaları gerektiğini düşünen güçlü düşmanlar da peşlerine düşebilirdi.
Fujimaru parşömeni dikkatlice çantasına koyarken, gözleri kararlılıkla parlıyordu. "Bu, bizim görevimiz artık. Her ne pahasına olursa olsun, bu laneti yok edeceğiz."
Fushi ona gülümsedi, gözlerindeki endişe az da olsa yumuşamıştı. "Ve bunu yaparken, artık yalnız değiliz."
Böylece, kaderlerinin onları nereye götüreceğini bilmeden, bir sonraki katmana doğru yola çıktılar…
Devam Edecek…