Derin Mührün Altında

Chapter 4: Bölüm 4: Yalnızlığın Acısı



Bölüm 4: Yalnızlığın Acısı

Fujimaru ve Fushi, Son Umut Hanı'ndan ayrıldıktan sonra, ikinci katmanın taş yollarında ilerlemeye başladılar. Güneş batmak üzereydi ve gökyüzü turuncu ve mor tonlara bürünüyordu. İki arkadaş, bir sonraki durakları olan "Karanlık Orman"a doğru yürürken, Fushi'nin içinde bir huzursuzluk vardı. Fujimaru, Fushi'nin sessizliğini fark etti ve ona dönerek sordu:

"Her şey yolunda mı, Fushi? Seni biraz düşünceli görüyorum."

Fushi başını hafifçe salladı. "Evet, her şey yolunda. Sadece... biraz yorgunum sanırım."

Fujimaru gülümsedi. "O zaman biraz dinlenelim. Bu geceyi burada geçirebiliriz. Yarın Karanlık Orman'a doğru yola çıkarız."

İki arkadaş, yol kenarında küçük bir kamp kurdu. Fujimaru ateş yakarken, Fushi etrafı izliyordu. Ateşin sıcaklığı ve alevlerin dansı, Fushi'nin içindeki huzursuzluğu bir nebze olsun hafifletmişti. Ancak gece ilerledikçe, Fushi'nin zihni geçmişine doğru yol almaya başladı. Gözlerini kapatır kapatmaz, karanlık anılar onu yeniden yakaladı.

Fushi, kendini küçük bir köyde buldu. Burası, onun doğup büyüdüğü yerdi. Köy, dağların eteklerinde kurulmuştu ve etrafı sık ormanlarla çevriliydi. Ancak bu köy, Fushi için hiçbir zaman güvenli bir sığınak olmamıştı. Köy halkı, Fushi'nin doğuştan gelen büyü yeteneğinden korkuyordu. Onu bir lanetli olarak görüyorlardı.

Rüyasında, Fushi küçük bir çocuktu. Köy meydanında tek başına duruyordu. Etrafındaki çocuklar onu dışlıyor, taş atıyor ve alay ediyorlardı.

"Lanetli çocuk! Büyülerinle bizi uzaklaştır!" diye bağırıyorlardı.

Fushi, gözyaşları içinde kaçmaya çalıştı ama her seferinde onu yakalıyorlardı. En sonunda, köyün büyükleri devreye girdi. Fushi'yi köyün dışına sürdüler ve ona bir daha geri dönmemesini söylediler.

"Senin gibi bir lanetli, bu köyde yaşayamaz!" diye bağırdı köyün lideri.

Fushi, ormanın derinliklerine doğru yürüdü. Ağaçların arasında kaybolmuştu. Aç ve susuz, günlerce ormanda dolaştı. Vahşi hayvanların arasında hayatta kalmaya çalışıyordu. Bir gün, bir kurt sürüsü onu kovaladı. Fushi, tüm gücünü toplayarak kaçmaya çalıştı ama sonunda bir uçurumun kenarına geldi. Kurtlar ona yaklaşırken, Fushi'nin gözleri önünde bir ışık belirdi. Bu ışık, onu lanetleyen büyünün bir parçasıydı. Fushi, gözlerini kapatıp kendini korumaya çalıştı ama lanet o kadar güçlüydü ki, sol gözünü kaybetti.

Fushi, ormanda tek başına kalmıştı. Açlık ve susuzluk onu tüketiyordu. Bir gün, bir kuru ekmek buldu ve onu yemeye çalışırken, bir ses duydu.

"Burada ne yapıyorsun, çocuk?"

Fushi, başını kaldırdığında, uzun boylu, gümüş saçlı bir kadın gördü. Kadın, bir maceracı gibi giyinmişti ve elinde bir asa tutuyordu. Fushi, korkuyla geri çekildi ama kadın ona yaklaştı ve elini uzattı.

"Korkma, sana zarar vermeyeceğim," dedi kadın, sesi yumuşak ve sıcaktı.

Fushi, kadının elini tuttu ve onunla birlikte ormandan çıktı. Kadın, Fushi'yi evine götürdü ve ona baktı. Adı Lira'ydı ve o da bir büyücüydü. Lira, Fushi'yi evlat edindi ve ona büyü konusunda her şeyi öğretti. Fushi, zamanla güçlendi ve büyü yeteneklerini geliştirdi. Lira, onun için sadece bir öğretmen değil, aynı zamanda bir anne gibiydi.

Lira'nın Ölümü

Yıllar geçti ve Lira yaşlandı. Artık eskisi kadar güçlü değildi ve hastalık onu yavaş yavaş tüketiyordu. Fushi, Lira'nın son anlarında yanındaydı. Ona baktı ve elini tuttu.

"Fushi," diye fısıldadı Lira, "seni çok seviyorum. Artık güçlü bir büyücüsün. Hayatına devam et ve maceraya atıl. Beni unutma."

Fushi, gözyaşları içinde Lira'nın elini sıktı. "Seni asla unutmayacağım, Lira. Sen benim her şeyimdin."

Lira, son bir nefesini verdi ve gözlerini kapattı. Fushi, onun ölümüyle derin bir acı yaşadı. Lira'nın kaybı, onun için büyük bir darbe oldu. Ancak Fushi, Lira'nın ona öğrettiklerini asla unutmadı. Zamanla, artık bir maceraya atılmak istediğini fark etti.

Fushi, Lira'nın ölümünden sonra yollara düştü. Yalnız başına maceralara atılmaya başladı. Ancak her zaman Lira'nın sözlerini hatırlıyordu: "Hayatına devam et ve maceraya atıl."

Bir gün, Son Umut Hanı'na geldi. Burada, Fujimaru ile karşılaştı. Fujimaru'nun ilanını gördü ve ona yaklaştı. İlk başta tereddüt etti ama Fujimaru'nun samimiyeti onu rahatlattı.

"Ben... tamam!" dedi Fushi, Fujimaru'nun elini sıkarak.

İki arkadaş, kamp ateşinin etrafında otururken, geleceğe dair planlar yapmaya başladılar. Fujimaru, Fushi'ye güveniyordu ve onun büyü yeteneklerinin yolculuklarında büyük bir avantaj sağlayacağını düşünüyordu. Fushi ise, ilk kez birine güvenmenin ve bir takımın parçası olmanın ne demek olduğunu anlamıştı.

Ertesi sabah, güneş doğarken, iki arkadaş Karanlık Orman'a doğru yola koyuldular. Orman, adı gibi karanlık ve tehlikeliydi. Ancak Fujimaru ve Fushi, birlikte her türlü zorluğun üstesinden gelebileceklerini biliyorlardı.

Yolculukları boyunca, Fushi'nin geçmişinden gelen karanlık anılar zaman zaman onu rahatsız etse de, artık yalnız değildi. Yanında, ona güvenen ve onu olduğu gibi kabul eden bir arkadaşı vardı.

Fushi, ormanın derinliklerine doğru ilerlerken içinden geçirdi: "Artık yalnız değilim. Bir arkadaşım var ve maceramız daha yeni başlıyor."


Tip: You can use left, right, A and D keyboard keys to browse between chapters.